21 maddelik yasa tasarısı Meclis’te: Sultanbeyli yolları Kadıköylülere görünüyor mu?
İSTANBUL –AK Parti’nin 21 maddelik “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, Bazı Kanunlar ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Teklif” TBMM Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu tarafından kabul edilerek TBMM’ye gönderildi. Meclis.
Mevcut uygulamada bir yerin rezerv alanı olabilmesi için ‘üzerinde yapı bulunmaması ve yerleşim alanı dışında yer alması’ gerekiyordu ancak Meclis’te görüşülecek yasa tasarısı ile birlikte konut alanı şartı da getiriliyor. kaldırıldı. Yeni yasayla birlikte rezerv yapı alanı ilan edilen alanlar dönüşüm amacıyla boşaltılarak yerlerine depreme dayanıklı binalar yapılacak. Teklifin yasalaşması halinde şehir merkezlerinde bina bulunan alanlar, özel mülkler, parklar ve askeri alanlar da ‘rezerv alan’ ilan edilebilecek.
‘DEVLET, BELEDİYELERİN DEVLETLE İLİŞKİSİ OLMAYAN AÇIK ALANLARINA ÇOK HIZLI BİR ŞEKİLDE MÜDAHALE EDEBİLECEKTİR’
Yeni yasa neyi içeriyor ve hedefliyor? Yaşadığımız mahalle ve bina rezerv alanı ilan edilirse ne olur? Mimarlar Odası İstanbul Şube Başkanı Esin Köymen, “Kentsel mekanları yeni bir sınıf çatışmasının mekânı haline getirmeye çalışıyorlar” uyarısında bulunuyor.
Köymen, yasanın Medeni Kanun’da tapu ve mülkiyet dokunulmazlığının ihlali anlamına geldiğine dikkat çekerek, devletin kendisine ait olmayan belediyelere ait açık alanlara müdahalesinin çok daha hızlı olacağını söylüyor.
‘ACİL YARGILAMA’ İLE RAPORLARIN HAZIRLANMASI İÇİN 15 GÜN VERİLDİ’
“Bahsettiğimiz şey torba kanundur” diyen Köymen, bu kanun kapsamında 6-20 Şubat depremlerinden sonra afet bölgesi ilan edilen bölgelerde acil yargılama usulü uygulanacağını belirtiyor.
Esin Köymen acil yargılamayı şöyle detaylandırıyor: “Zarar tespit raporuna dayalı, farklı mülkiyet haklarına sahip işlemlerde acil yargılama usulü uygulanacaktır. 10 gün içinde inceleme yapılacaktır. Savunma verme süresi 12.000 güne indirilmiştir. 15 gün. Bir defaya mahsus bir olay için 10 güne kadar uzatılabilir. Deprem.” “Bölgede belgelere ulaşmanın ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Haritacılara ve bilirkişilere 15 gün süre veriliyor. 15 gün içerisinde raporlarını hazırlayıp mahkemeye sunacaklar. Aslında bu, hazırlanan raporların yayınlanmayacağı anlamına da gelecek. güvenilir.”
‘REZERVASYON BELİRTİLEN EVLER 90 GÜN İÇERİSİNDE BOŞALTILMALI’
Peki, günlerdir tartışılan ve Meclis’e sunulan yasadaki ‘rezerv alanı’ ifadesi ne anlama geliyor? Köymen, “Yeni düzenlemeyle artık sahipli, mülkiyetsiz veya kamuya ait boş alanların her biri ‘rezerv yapı’ alanı ilan edilebilecek. Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü, önümüzdeki dönemde dilediği gibi uygulama yapabilecek. Diyelim ki Kadıköy’de yaşıyorsunuz ve evinizin bulunduğu bölge ‘rezerv yapı’ alanı. ‘Rezerv alan’ ilan edildi. Evinizi boşaltmak için 90 gününüz olacak” diyor ve ekliyor:
‘TAPU VE MÜLKİYET DOKUNULMAZLIĞI’
“Eğer 90 günlük süre sonunda evinizi boşaltmamışsanız ve evinizde değilseniz kolluk kuvvetleri kapıyı açarak müdahale edecektir. Bu durum Medeni Kanun’daki tapu ve mal dokunulmazlığına aykırıdır. Yani bu düzenlemelerle tapu ve özel mülkiyet dokunulmazlığı bypass ediliyor.”
Evleri veya mahalleleri rezerv alanı ilan edilenlerin Toplu Konut İdaresi’nin gönderdiği alanlara yönlendirileceğini belirten Köymen, “Eviniz Kadıköy’de ama Toplu Konut İdaresi sizi Sultanbeyli’deki toplu konutlara gönderebilir. “
‘KİRA DEĞERİ YÜKSEK MERKEZLERDE HIZLI DÖNÜŞÜM GÖRECEĞİZ’
Kentte kira değerleri daha yüksek olan merkezlerde hızlı bir dönüşüm göreceğimizi belirten Köymen, bu hızlı dönüşümün amacının insanların daha dayanıklı binalarda yaşamasını sağlamadığını; Tam tersine burada yaşayan insanların hızla değişmesinin amaçlandığını savunuyor ve ekliyor:
”Yüksek gelir grubuna ve üst sınıfa ait şirketler şehir merkezlerini ele geçirecek, düşük gelirli insanlar ise şehrin çeperlerine itilecek. “6306 Sayılı Kanun’un gecekondu bölgelerinde yaptığı ve yarım bıraktığı noktalar bu şekilde düzenlenecektir.”
Köymen, yasanın deprem bölgesinde riskli alan olarak ilan edilen yerlerde hızla uygulanacağını, aynı zamanda kültür varlıkları ve tarihi dokuların bulunduğu alanlarda da uygulanacağını söylüyor.
Kent merkezindeki taşınmazların hızlı bir şekilde el değiştirmesi aracı olarak kullanılacak bu kanunun uygulanmasında 2/3 çoğunluk aranmayacağını belirten Köymen, basit çoğunluğun yeterli olacağını söylüyor.
‘BELEDİYELERİN YETKİLERİ ABD OLACAK’
Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü’nün tüm bu uygulamaları gerçekleştirirken yapı ruhsatları da dahil olmak üzere kendi mimar ve mühendisleriyle çalışacağını vurgulayan Köymen, ”Bu aynı zamanda yerel yönetimlerin kendi alanlarındaki yapı ruhsatı süreçlerinin dışında kalması anlamına da geliyor. “Bu, yerel yönetimlerin yetkilerinin gasp edilmesi anlamına geliyor” diyor.
Devletin kendisine ait olmayan belediyelere ait açık alanlara müdahale etmesi Köymen’e göre çok daha hızlı olacaktır. Büyükşehir belediyeleri ve CHP’li belediyelerin bulunduğu alanlarda çok hızlı mülkiyet değişiklikleri yaşanacağını belirten Köymen, inşaat ruhsatı vereceği için belediyelerin gelir kaybı yaşanacağına dikkat çekiyor ve ekliyor:
“Korunması gereken alanların rezerv yapı alanı ilan edilerek, deprem gerekçe gösterilerek yağmalandığını görüyoruz. Bunun en önemli örneği Kanal İstanbul projesidir.”
‘KENT MERKEZLERİ ZENGİNLERLE FAKİRLER ARASINDA KESKİN FARKLARLA PAYLAŞILACAK’
“Parklar, askeri alanlar ve özel mülkler yasayla rezerv alanı ilan edilmiş olsaydı, devlet buraya gelip bina yapabilirdi” diyen Köymen, bunun kentin yerleşim alanları ile kent merkezleri arasında keskin ayrımlarla paylaşılması anlamına geldiğini sözlerine ekledi. fakirler ve zenginler.
Köymen sözlerine şöyle devam ediyor:
“Sonuç olarak şu ana kadar çıkarılan ve şu anda Meclis’te olan yeni yasanın kira ve mal hareketlerine öncelik verdiği anlaşıldı.”
‘ÖNCELİK VATANDAŞIN SAĞLAM DOKULARDA YAŞAMASI DEĞİL’
Kanun hazırlık sürecinde Mimarlar Odası’ndan herhangi bir görüş alınmadığını belirten Köymen, “Bu durum bile önceliğin vatandaşların sağlam ve nitelikli kentsel dokularda yaşaması olmadığını gösteriyor.” “Meslek odalarının yukarıdan aşağıya kararlarla bilimsel ve teknik katkılarını reddeden yaklaşım, en iyi ihtimalle otoriter rejimin kentsel mekanlar üzerinde kurduğu tahakkümün bir yansıması olacaktır” diyor.
Depreme hazırlık sürecinin nasıl olması gerektiğini değerlendiren Köymen, “Güvenli şehirlerin planlanması sürecine üniversiteler, bilim insanları, işçi ve meslek örgütleri dahil edilmeli, aynı zamanda halk toplantılarıyla demokratik bir işleyiş hedeflenmeli” diye ekliyor :
“Afet yönetim sistemi bir bütün olarak ele alınmalı, hasar azaltma, hazırlık, müdahale ve iyileştirme aşamaları hem merkezi hem de yerel düzeyde yeniden yapılandırılmalıdır. Merkezi yönetim, yerel yönetimler, meslek odaları, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve halkın afet yönetiminin her aşamasına katılımı sağlanmalı, “Faaliyetlere ve karar alma sistemlerine katılımları sağlanmalıdır. Yasal düzenlemelerin ve kurumsal yapıların bu temelleri sağlayacak ve destekleyecek yönde olması gerekiyor.”